6 Ağustos 2013 Salı

ACROSS THE UNIVERSE


   Across the Universe ülkemize Seni İstiyorum diye saçma bir isimle girmiş. 2007 yapımı olan bu film Müzikal türünde. Yönetmenliğini Julia Taymor'un yaptığı ve  Jim Sturgess, Evan Rachel Wood, Joe Anderson, Logan Marshall-green ve U2'nun solisti olan Bono'nun oynadığı bu film Beatles'ın 33 şarkısından yola çıkılarak yazılmış.
  Filmde Liverpool'dan babasını aramak için Amerikaya giden Jude'un (Jim Sturgess) Max'le (Joe Anderson) tanıştıktan sonra hayatındaki değişikliklerini ve Max'in kardeşi Lucy'e (Evan Rachel Wood) aşık olmasını konu ediyor.

  Bu aşk fazlasıyla büyüyecek ve filmin sonunda da mutlu son var. Beatles'ın şarkılarını klip olarak görebilirsiniz. Şarkıları seslendirenler de oyuncular. Etkileyici bir film.




 Tahmin edebileceğimiz gibi savaşları ve barışı fazlasıyla konu edinmiş. Vietnam Savaşına olan tepkilerini de görebilirsiniz.



  Ben filmin en çok ilk ve son bölümünü seviyorum. İkisinde de Jim Sturgess şarkı söylüyor. Film, sahilde Beatles'ın Girl şarkısıyla başlıyor,
 
 yüksek katlı bir binanın tepesinde All I Need Is Love şarkısıyla bitiyor.Özellikle son kısmı gerçekten çok güzel.
   
  Ayrıca film farklı sahneler içeriyor. Hayal dünyasına götürüyor. 
   

  Filmin müziklerine gelince;

 http://www.youtube.com/watch?v=GInivWaYR7o&list=PL428DCDB923756C81 33 şarkısının bulunduğu bu linke bakabilirsiniz.
                                         

 
  
 
 

PRETTY IN PINK

Pretty in Pink, kendine ait tarzı olan fakir bir kızın zenginlerin bulunduğu okuldaki kısmi yaşantısını anlatıyor. Gerçekten güzel olduğunu düşündüğüm bir film ve gerçekten güzel 

Mumford & Sons

 
                                    Mumford and Sons'ın en sevdiğim şarkılarından biri Babel :")


     Jason Sudeikis, Jason Bateman, Will Forte ve Ed Helms'in Hopeless Wanderer parodisi. Komik ve güzel olmuş ben çok beğendim :")

Ayrıca M&S i beğendiyseniz Broken Crown, Roll Away Your Stone, The Cave gibi şarkılarını da dinlemelisiniz. 

9 Temmuz 2013 Salı

THE LONE RANGER / MASKELİ SÜVARİ

 


    Dün The Lone Ranger yani Maskeli Süvari filmine gittim. 1930 lu yıllarda radioda, daha sonra dizi ve filmlere dönüşen Maskeli Süvari karakteri Armie Hammer tarafından canlandırıldı. Johnny Depp, Ruth Wilson, Tom Wilkinson, Helena Bonham Carter gibi oyuncuların da bulunduğu ve Karayip Korsanları'ndan tanıyacağımız Gore Verbinski'nin yönetmenliğini yaptığı Maskeli Süvari 149 dakikalık ve ABD yapımı. Western, Aksiyon ve Macera türünde olan bu filmin aynı zamanda Komedi özelliği de var.
  

   Helena Boham Carter ve Johnny Depp'in bildiğim kadarıyla Tim Burton'ın işin içinde olmadığı ve birlikte oynadıkları ilk film. Filmin konusu ise adaleti sağlamakla görevli olan John Reid'ın (Armie Hammer) ortada adaletin olmadığını gördükten sonra ruhani savaşçı Kızılderili Tonto (Johnny Depp) ile kendi adaletlerini sağlamaları. Daha detaya girersek filmin özeti şöyle

  Butch Cavendish adlı seri katil ve insan eti yiyen haydut, süvari olan Dan Reid tarafindan hapse atılmış ve asılmak için tren yolunun açılışına gönderilmiştir. Yanında bulunan garip Kızılderili ile birlikte trendeyken adamları gelir ve bir şekilde kaçmayı başarır. John ise evine dönmek için aynı trendedir. 9 yıl sonra evine döndüğünde sevdiği kadının abisiyle evlendiğini ve çocuklarının olduğunu görmüş, abisinin isteğiyle Butch Cavendish'i yakalamak için süvari birliğine katılmıştır. İz sürerken birden kurşun yemeğe başlarlar ve hepsi vurulur. Tonto hepsine mezar kazar ve takas yapmaya başladığında ruh atı yani "Silver" John'un başında durur ve Tonto'ya zorla onu kabul ettirir. Daha sonra Tonto'nun John'a *Ke-mo sah-bee demesinin sebebi de John'un yerine Dan'in olmasını istemesidir. Kemosabe yanlış kardeş anlamındadır. Birlikte Butch'ı aramaya başlarlar.  ve bulduklarında tren yolunun yapında rol alan Cole (Tom Wilkinson) ile Butch'ın kardeş oldukları ortaya çıkar. Rebecca (Ruth Wilson) ile oğlunun Cole tarafından kaçırılması ve gelişen olaylar onları gümüşlerin bulunduğu nehre kadar götürecektir. Daha sonra bu olayın Tonto ile bir bağlantısı ortaya çıkacaktır. Kızılderililer ile anlaşma bozulduğu için de büyük bir savaş başlamıştır. 

   Karayip Korsanları işin içine girdiği için beklentiler çok yüksek tutulmuş. Gişede beklentileri karşılamamış ve 50 milyon $ lık gişe hasılatıyla zararın eşiğinde haberleri de internette.

   Aynı zamanda ruh atı "Silver" bu filmde ön planda. Özellikle başları sıkıştığında Silver'ın ortaya çıktığı yerler film sırasında salonu güldürdü. 

   Eğer The Lone Ranger'a gidecekseniz, beklentilerinizi çok yüksek tutmadan gidin. Böylece gerçekten güzel bir film olduğunu göreceksiniz. :")

7 Temmuz 2013 Pazar

CANDY

   


   Bugün izlediğim Candy filmi hakkında birkaç şey yazmak istedim. Heath Ledger ve Abbie Cornish'in başrollerinde olduğu Candy, Luke Davies'in Candy: A Novel of Love and Addication adlı romanından uyarlanmış. Neil Armfield'in yönetmenliğini yaptığı bu film 2006 yapımı ve 116 dakika. 
   Uyuşturucu bağımlısı olan iki sevgilinin hayatlarını ayrıntısıyla gösteriyor. Requiem for a Dream ile benzer konuya sahip ama Candy'de romantizm daha fazla var. Dan ve Candy eroini birbirlerini yapıştıran şey olarak düşünüyorlar. Filmin ayrıntısına girersek aynen şöyle
   Dan ve Candy birbirlerine aşıklar ve bağımlılar. Burnuyla yetinmeyen Candy damardan da almaya başlar hatta ilk alışında aşırı dozdan ölümden döner. Bununla birlikte para bulma sıkıntıları da artar. Geoffrey Rush'ın oynadığı Casper bunların kurtarıcılarıdır. Dan ve Candy evlenmeye karar verirler, eroinsiz kaldıklarında kavga ederler ve Dan her seferinde alttan alır diyebilirim. Para sıkıntılarını fahişelik yaparak gidermeye çalışan Candy hamile kalır ancak çocuk Dan'indir. Uyuşturucuyu bırakmak zorunda kalırlar 3 gün boyunca acı çekerler ve en son Candy'nin kanaması başlar ve çocuk ölür. Tekrar başlarlar ve filmin sonlarında Candy rehabilitasyon merkezine yatırılır. Dan ise o sırada Casper'la birlikte uyuşturucu almışlardır ve Candy'nin babası onu çağırır. Jim (Tony Martin) yani babası kızının iyiliği için Dan'in Candy'i terketmesini ister. Filmin sonunda ise Casper aşırı dozdan ölmüş, arkadaşları Schumman (Tom Budge) kaybolmuş, Candy ve Dan temizlenmiştir ancak Candyle uzun süredir görüşmeyen Dan, işyerinde Candy'i görünce başta kendini kaybeder sonra ondan ayrılır. Son olarak da bir bardak su doldurur ve içer. 
   Aralarındaki aşkı çok iyi anlatmışlar ve bağımlı oldukları süre boyunca yaşadıkları çok iyi aktarılmış. Eğer moraliniz bozulsun istiyorsanız izleyebilirsiniz çünkü gerçek dram. Hatta saf dram. Aralarındaki ilişki Requiem for a Dream filminin karakterleri olan Marion ve Harry'nin ilişkisine çok benziyor. İzlenilmesi gereken bir film mi sorusuna kesinlikle!! diyemem ama evet diyebilirim.
   Ayrıca filmin müzikleri hakkında bir yorum yapacak olursam o dramı yansıtacak başka müzikler bulunamazdı zaten. Bu da bir örnek.
 :")